Duyurular
   Sitemiz yenilendi!
Soru Cevap bölümünde yayınlanmak üzere uygun hatıralarınızı yazdığınız ilahileri ve sorularınızı aşağıdaki e-mail e tıklayıp gönderebilirsiniz.
   Ayrıca Hafız Ahmed Efendimiz ve Hafız Yahya Efendimizle ilgili hatıralarınızı yayınlamak üzere bekliyoruz.
   Yüce Rabbimizin selamı üzerinize olsun.

HAKK YOLU

            “Hakk yoluna gidenlerin asa olsam ellerine” diyen Seyrani, tevhid yolunda ef’âlini yok ettiğini ve kendine ait bir varlığın kalmadığını anlatıyor. Asanın kendine ait bir iradesi ve varlığı yoktur. Böyle olunca da, ancak o bir elin mazharı olmuş olur. İşlenen fiiller ve sanat eserleri hep ellerin marifetidir. Hakk yoluna, gidenlerin elindeki asa olmak da, tecelli ef’âle mazhar olmaktır. Bütün sıfatların tercümanı, şehadetcisi de dildir. Yani, kelamdır. Onun için sıfatlarını yuyanlar, Hakk mazharıdırlar.
            Seyrani devamla “Bir üstade olsam çırak, bir olurdu yakın-ırak” diyerek, bir mürşide beyat edip, O’nun aynısı olmak gerektiğini işaret ediyor. Çırak olabilmek için, o üstadın ef’âli ile ef’âllenmek, sıfatları ile sıfatlanmak gerek.
            “Kemiğimi yapsam tarak; yar saçının tellerine” ifadesinde de, tam fenafillah olup, zat tecellisine mazhar olmayı işaret ediyor. Tevhid yolunda her şeyini ortaya koymuş, feda etmiş yani, fani olmuş olan rızâ-ı Hakk’a vasıl olur. Örnek insan olup, ebedi saadete kavuşur. Tevhid, ebedi saadettir. Bunun için de bu yolda gayretli olmak gerek.
            Evliyaullah, anlamadan, yaşamadan bir şey söylememişler. Allah (C.C.) yolunda, Allah’ın (C.C.) ahlâkı ile ahlâklanmış, peygamberlerin sıfatları ile sıfatlanmış oldukları için, Resulullah’ın (S.A.V.) yaptıklarını yapmışlar. Hep kendinde olanı ve yaşadıklarını söylemişler.
            Dervişliği tarif ederken Yunus Emre Hazretleri “Dövene elsiz, sövene dilsiz Derviş gönülsüz gerek” demiş. Demek ki, O’nu dövmüşler, el kaldırmamış; O’na sövmüşler, dilsiz olmuş; O’nu kırmışlar, gönülsüz olmuş”
            Sümbül Efendi de dövenlerin elini öpmüş; sövenlere de duada bulunmuş. Kendini övenlerden hoşlanmamış, böbürlenmemiş. Hatta kendini övenleri azarlamış.
            Hz. Ali (K.V.) Efendimiz ise, kendisini övenleri azarlamış: “Benim iyiliğim, Rabbimin iyiliğidir; biraz sonra ne olacağım belli mi? Eğer, bana iyilik yapmak istiyorsanız, noksanlarımı söyleyin” diye söylermiş. Bütün evliyaullah bu yolla Hakk’a vasıl olmuş. Mürşide hizmet, mürşidin şahsına hizmet etmek değil; ancak telkinlere hizmet etmek demektir. Bunun için de ailesine, çevresindeki insanlara ve bütün insanlara hizmet etmelidir. “Halka hizmet, Hakk’a hizmet” budur.
            Bir gün Resulullah (S.A.V.) Efendimiz’e gelip “Bize bir amel öğretin de kurtulalım” derler. Resulullah (S.A.V.) Efendimiz de “Gazaplanmayın” buyurur.  “Başka” diye ikinci sorduklarında, yine “Gazaplanmayın” cevabını vermiş. Hatta üçüncü kere de aynı karşılığı verir.
            İnsan, sabrının tükendiğinde, gazaplanabilir. Fakat, bunu frenleyip dışa vurmamalı ve nefsine uymamalıdır. İslam’ın özü, nefse muhalefettir. Zaten hüner, gazabı, şiddeti yenmek; mütevazı olmaktır.
            Rızâ-ı Hakk’a mazhar olmak için, Hakk’tan gelen her şeye razı olmak lazımdır. Tevazü göstereni, Allah (C.C.) yüceltir. Fakat, yücelme düşüncesiyle tevazü göstermek, en büyük gurur-kibir olur. Mütavazi olurken de “fi sebilillah” olmak lazım. Bu dünya için bir pay gözetmeden, Allah (C.C.) muhabbeti ve aşkı istenmeli, sırf Allah’la (C.C.) dostluğun bozulmaması, ilginin kesilmemesi için, korku ile hareket etmelidir.
            Derviş üç-beş saatlik sohbet ve zikir cemiyetinde bulunmak ve orada güzel ahlâk göstermekle derviş olmaz. Ancak, 24 saat güzel ahlâk göstermeli. Eğer, işçi-memur ise, işinde hakkı ile çalışır; patron ise, emrindekilere şefkatli ve adil olur. Kimseyi üzmez, kırmaz, sever sayarsa. Her günü, geçen günden daha iyi olmalı. Bunun hesabını kendi kendine yapmalı ve bulunduğu anı iyi değerlendirmelidir.
            Allah (C.C.) “Asr” suresinde, ilk önce iman sahibi olanlara sesleniyor. Ve de Hakk ve sabır tavsiye edenleri, ikinci sıraya alıyor. Hakk ve sabır tavsiye etmek için önce Hakk ehli, sabır ehli olmanın şart olduğunu zikrediyor. Ancak ehl-i sabır olanlar; ehl-i Hakk olanlar tavsiyede bulunabilirler. Bunun için de, arif olmak gerek.
            İnsanın kendisini kurtarması yetmiyor. Kurtarıcı olması lazım. Önce iman sahibi olup, ehl-i Hakk ve ehl-i sabır olacaksın, sonra da bunları tavsiye edeceksin. Hem kurtulmuş, hem de kurtarıcı olacaksın.
            Biz, hala kendimizi kurtarmaya çalışıyoruz. “Böyle olmamız, şöyle olmamız” lazım diyoruz. Fakat, öteye geçemiyoruz. Sadece sözde kalıp halimizi değiştiremiyoruz. Olacak inşallah, Allah (C.C.) bizi de ehl-i Hakk, ehl-i sabır etsin. (Amin)
                                                           Ümraniye, 28 Aralık 1991

 Tasarım: Mimar Ali Soyyiğit      e-mail