Duyurular
   Sitemiz yenilendi!
Soru Cevap bölümünde yayınlanmak üzere uygun hatıralarınızı yazdığınız ilahileri ve sorularınızı aşağıdaki e-mail e tıklayıp gönderebilirsiniz.
   Ayrıca Hafız Ahmed Efendimiz ve Hafız Yahya Efendimizle ilgili hatıralarınızı yayınlamak üzere bekliyoruz.
   Yüce Rabbimizin selamı üzerinize olsun.

İRFANİYET CENNETİ

            Herkes irfâniyet cennetine ulaşmak ister. Bunun sözünü de sık sık yaparlar. Ama, bu iş sözle olmayacağına göre bir yol, bir erkan vardır. Bunun için, en başta dürüst olmak lazım. Kimsenin hakkını yememek lazım; kimsenin hakkına el uzatmamak lazım. Süreta ehl-i tevhid görünüp bol bol konuşmakla olmaz.
            Hasan Fehmi Efendi Hazretleri ile ortaklık yapmış bir kişiye, Ahmet Kumanlıoğlu Efendi Hazretleri sohbet eder. O kişi “Ben böyle hiç sohbet dinlemedim. Sen nerden aldın bunları” der. Efendi Hazretleri de “Hasan Fehmi Efendiden” aldım der. Adam bu sefer hayretle “Ben O’nunla yedi sene ortaklık yaptım; tütün ektim. Hiç derviş olduğunu anlayamadım. Bu nasıl olur?” Efendi Hazretleri “Peki, sen yedi sene O’ndan İslam’a aykırı bir haraket gördün mü?” deyince adam anlatmaya devam etmiş: “Haşa… İşe bizden erken gelir, çok çalışır, ve bizi hep gözetirdi. Paylaşma sırasında da bize çoğunu verirdi. Namazını zamanında kılar, dilinden ve elinden kötü bir şey vuku bulmazdı. Çoluk-çocuğumu O’na emanet ederdim. Hep onun yanında huzurlu idim; O’ndan emindim.”
            Bu sözlerin arkasından Efendi Hazretleri adamın elini öpmek ister: “Ver elini öpeyim. İşte, Efendimi en güzel şekilde tarif ettin; bize güzel anlattın” der.
            İşte, ehl-i tevhid böyle olur. Ehl-i tevhid, başkasının hakkını koruyandır; onlara sahip çıkandır. Tevhid, şeriatı yaşamaktır; şeraitten ayrı bir şey değildir. Tevhid, şeriatı uygulamaktır; onu açık-seçik ortaya koymaktır.
            Kurtuluş sıddıkıyettedir, doğruluktadır. “ennecatü fıssdıkı” hadis-i şerifte buna işaret ediliyor.
            Mü’min herkese faydalı olacak; kimse ondan zarar görmeyecek. Fakat, “mü’min bir yerden iki kere zarar görmez” hadis-i şerifine göre de, zarar görmeyecek. Herkese yardımcı olan, faydalı olan mü’min, mutmain olur, huzur içinde olur, zevkli olur. Nefsi mutmaine olanlar Allah’ın (C.C.) harem-i ismetine girerler.
            “Fil” suresinde “Ey habibim. Rabbinin fil ashabına yaptığını görmedin mi?” diyor. Burada Allah’ın (C.C.) efa'li ilahiyesi ve kudreti anlatılıyor. Hakikatte ise, nefs-i emarenin, Allah’ın (C.C.) evi (gönlü) yıkma girişimi tasfir ediliyor. Nefs ordusu kalbi, gönlü yıkmaya çalışıyor.
            Kalp Allah’ın (C.C.) nazargahı, evi olduğu için, Kabe’ye işarettir. “Ebrehe” şeytanı, “Fil” de şeyatnın askerini temsil ederler. “Ebabil” kuşları işe, zikir-tefekkür silahıdır. Ebabil kuşlarının ağzındaki üç taş, tevhid-i ef’âl, tevhid-i sıfat, tevhid-i zat meratiplerini temsil ederler. Bu meratipler, hep nefsin askerlerini taşlarlar. Bu taşlarla nefs-i emmare yenilir, yok edilir. Kalp bu silahlarla kurtulur, temizlenir. Bu silahlar oldukça veya kullanıldıkça Allah’ın (C.C.) beyti olan kalp (gönül) selamette ve de huzurda olur.
            “Şeytan, hortumunu ademoğlunun kalbine koyar; o kişi de “Allah” dedikçe, hortumunu oradan çeker.” Bu hadis-i şerif açık bir şekilde meseleyi bize anlatmakta.
            “Fil” suresinde “Keasfin me’kul” ifadesi, nisbet fiil, nisbet sıfat ve nisbet vücuttan soyunmaya işarettir. Kişinin nisbetinden soyunması da zikirle olur. Zikirle, fikirle, tefekkürle kişi temizlenir; irfâniyet cennetine girer; Allah (C.C.) ondan razı olur.
            Böyle, Allah’ın (C.C.) razı olduğu, emin olduğu insanlar hala vardır. Onlar, irfâniyet cennetine girdikleri için mutlu olmuşlardır.
            Allah (C.C.) nasip etsin inşallah. (Amin)
            Allah (C.C.) zikrinden, muhabbetinden ayırmasın.
            “Zikrullah nefsin öldürür; hem seni sana bildirir; irfanla seni doldurur.”
            Zikrin efdali “Lailahe illellah” dır. Hz. Ali Efendimize, Resulullah (S.A.V.) bunu telkin etmiştir. Hz. Ali (R.A.) Efendimiz bu zikirle, bu fikirle, bu şuhudla bütün meratipleri hatmetmiş; zevketmiştir.
               “Lailahe illellah” hem fena, hem de beka meratiplerini içine almıştır. Hem öldürür; hem diriltir. “Lailahe” fena, “illellah” da beka meratiplerine mukabildir.
            Gönül, vicdan ile Allah’ı (C.C.) anması için, Allah'ın aşkına mazhar düşmesi lazımdır. Aşksız, meşk olmaz.
            Kendine mürşid süsü verip de, ehl-i tevhidim diyenlerden birine, biz de şahid olduk. Hırs ve mal sevdası ile altmış tane dükkan almış (edinmiş). Çevresinde bir dükkan daha satılmaktadır. Onu da almak ister; elde edemeyince de çok üzülür ve kendini ziyarete gelen misafirleriyle ilgilenmez. Çünkü, madde sevdası, onun mutlu olmasını engellemektedir.

Velhamdülillahi Rabbi’l âlemîn.
Küplüce, 17 Ağustos 1991
(Ali SOYYİĞİT’in evi)

 Tasarım: Mimar Ali Soyyiğit      e-mail