Duyurular
   Sitemiz yenilendi!
Soru Cevap bölümünde yayınlanmak üzere uygun hatıralarınızı yazdığınız ilahileri ve sorularınızı aşağıdaki e-mail e tıklayıp gönderebilirsiniz.
   Ayrıca Hafız Ahmed Efendimiz ve Hafız Yahya Efendimizle ilgili hatıralarınızı yayınlamak üzere bekliyoruz.
   Yüce Rabbimizin selamı üzerinize olsun.

MİRAC VE ZİKİR

            Yeryüzünden birinci semaya on veya otuz milyon kilometre uzaklık olduğu tahmin ediliyor. Allah’ın (C.C.) Rasûlü (S.A.V.) Kudüs’ten altıncı semaya kadar yükseldi. Orada Musa (A.S.) ı gördü. Sonra uzun boylu, esmer birisini görünce Hz. Cebrail’e “Bu kimdir?” diye sordu. Hz. Cebrail “O, senin baban” diye Hz. Adem’i (A.S.) tanıttı. Hz. Peygamber (S.A.V.) “Esselemü Aleyküm” diye mukabele etti. “Aleyküm Selam, Ya Hayrun nas” diye Hz. Adem (A.S.) karşılık verdi.
            Hz. Adem sağ tarafına bakıp gülmekte, sol tarafına bakıp ağlamaktadır. Sebebi sorulduğunda, Hz. Cebrail (A.S.) karşılık verir. “Sağında ümmetinden iyileri (Salihleri) görür, sol yanında ümmetinden azaba düşecek olanları görür.”
            Hz. Peygamber (S.A.V.) yedinci katta yine başka bir zat görür. Bu da Hz. İbrahim’dir. Onunla da selamlaşırlar.
            Buradan Kabe Kavseyn-i Ev Edna’ya ve Sitretül Münteha’ya gidecektir. Hz. Cebrail (A.S.) “Ben nurdan yaratılmışım; buradan öteye geçemem” der. Hz. Peygamber (S.A.V.) bu katta Allah (C.C.) ile selamlaşır ve Ettehiyyat’taki ifadeler tecelli eder.
            “Ettahiyyatü Lillahi Vessalevetü Vettayyibât” (mülk, azamet, bütün dualar, senalar, ibadetler, övgüler, salevat, beden ile ibadetler, mali ibadetler hep Allah’a (C.C.) mahsustur.)  
            “Esselemü Aleyke Eyyühennebiyyü ve Rahmetullahi ve Berekatühü” (Selam sana ey Peygamber, Allah’ın (C.C.) rahmeti ve bereketleri sana) burada Allah (C.C.) Peygamberi selamlamış oluyor. “Esselemü Aleyna ve ala ibadillahissalihin” (Selam bize ve Allah’ın (C.C.) Salih kullarına) burada, Salih kullara dua ediliyor.
            Bu dualar, yer gök her yere yayılır ve meleklerle Cebrail (A.S.) “Eşhedü ella ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Rasûlühü” derler. Şehadet ederim ki Allah Teâlâdan başka hakiki mabud yoktur.Ve şehadet ederim ki: Hz. Muhammed Hak Teâlânın kulu ve peygamberidir.
            Tevhid zevkine göre “Miracı düşünürsek veya ifade etmeye çalışırsak, aklın anlayamayacağı bir zevk olduğunu söylemek gerekir. Mirac’ın esrarını, ancak “Fenafillah” olanlar bilir. Bekabillah olanlar da bunun sırrına ve zevkine ermişlerdir.
            Kişi, mahviyetle, hiçlikle Fenafillah olur ve de bu istikamette gider. Bu istikamet “Emrolunduğun gibi dosdoğru, istikamette ol” emrine göre yaşamaktır. İstikamet sahibi olmak için Fenafilah olmak gerekir. Böylece istikamete girilir.
            Rasûlüllah’ın (S.A.V.) önce abdiyeti, sonra risaleti ifade edilir. Önce kulluk, yokluk, sonra makam ve mevkiler gelir.
            Fenafillah olan salik, nefsine arif olur. Nefsini bilmek, ancak Fenafillah olmakla olur. Enfüs ve afakında bu zevki yaşamak ve bunu ispat etmek gerekir.
            Velayet makamı, nübüvvetten sonra gelir. Her nebi aynı zamanda velidir. Fakat her veli nebi değildir.
            Hz. Musa (A.S.) Allah’ı (C.C.) görmek ister. Allah (C.C.) “Şu dağa nazar et” diye mukabelede bulunur. Hz. Musa (A.S.) dağa bakmak istese de bakamaz. Bu olaydan sonra kavmi Hz. Musa’nın (A.S.) bakamaz. Çünkü Allah’ın (C.C.)  nuru yüzüne aksetmiştir. Hz. Musa’da (A.S.) fena-i zata uğramış ve tecelli-i zat tecelli etmiştir.
            Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz Mirac’da Allah’ın (C.C.) cemalinin nurunu görmüş. Fakat O nuru içinde muhafaza etmiş. Böylece ashab da yüzüne bakabilmişti.
            Bütün evliyalar ve nebiler-resuller Fenafillah’tan geçtiler. Böylece Allah’ın (C.C.) sevgisine, muhabbetine, lütfuna mazhar oldular.
            Mirac olayını, her yerde çok kereler duyduk. Bu arada olayları ezberledik. Peki, biz Mirac etmeye çalışıyor muyuz? Bu soruyu kendimize hiç sorduk mu? Acaba nasıl Mirac yapabiliriz?
            Mirac ne kadar büyük bir olay. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz Mirac dönüşünde namazı getirdi. “Müminin Miracı da namazdır.” buyurdu. Üstelik biz de “Tevhide girdik” diyoruz. Ya, namazımız Mirac oluyor mu? Olmuyorsa, neden olmuyor?
            Bir günde 124000 nefes alıyoruz. Her nefeste, Allah’a (C.C.) giden bir yoldur. Onun için, her nefes Allah’ın (C.C.) zikrinden ayrılmamak lazımdır.
            Evliyaullahın aksırması tesbih, uykusu ise ibadettir. İnsan buna göre her nefesini düşünerek tefekkürle alsa şuhudda ve zikirde olmuş olur.
            Tarikat üç bölüme ayrılır:
            Brinci bölümdekilere “Tarik-i Ahyar” denilmekte. Bunlar devamlı ibadetle uğraşırlar. Bu yolla Allah’a (C.C.) varmak daha zordur. Daha çok eski zamanlarda bu yol yaygındı.
            İkinci bölümdekilere “Tarik-i Ebrar” denilir. Bu yol “Züht” yoludur. Dünyayı terkle, az yemek, az uyku, az malla ve nefse muhalefetle Allah’a (C.C.) varılır zihniyetidir. Bu yol da zor bir yoldur.
            Üçüncü bölüm ise “Tarik-i Settar” denilir ki, bu yol aşk yoludur. Aşk ile Allah’a (C.C.) varmak daha kolaydır. Bu yola kestirme yol da denilebilir. Fakat, aşk olursa, bu yoldan başarıya ulaşılır. Bu aşk nasıl olacak? Laf ile aşk olmayacağına göre, aşkı doğurmak için çalışamk gerek. Aşk olması için, nefsimizin dünyasını terk etmek gerek. Dünya muhabbetini ve sevgisini atmak için “zikir” şarttır.
            Her nefes, Hakkî zikirle gönlümüze zikri yerleştirmeliyiz. Sonra, biz zikirden geçsek bile, o bizden geçmez. İşte, Allah’ın (C.C.) zikri ve aşkı tahakkuk eder. Çok koşmak, sa'yu gayret etmek, yorulmak gerek. Aşk sahibi olmak için cefakar olmak lazım. Öyle, bedavaya Allah (C.C.) vermez. Ancak, çalışana verir.
            Ashaptan biri Resulullah’a (S.A.V.) gelip, çok sevdiğini söyler. Resulullah (S.A.V.) efendimiz “Dikkat et söylediğine” der. Ashabı “Vallahi çok seviyorum sizi” deyince Resullullah (S.A.V.) Efendimiz “Sen insanların cefalarını, sıkıntılarını, dertlerini doldurmak için büyük bir elbise hazırla” diye mukabelede bulunur.
            Bir Salih kişi “Biz Allah’ı (C.C.) sevmeye çalışıyoruz; ya bir de Allah (C.C.) bizi severse ne yaparız? O zaman Allah (C.C.) bizi yerden yere vurur” diyor. Çünkü, Allah (C.C.) sevdiklerine çile, cefa, dert verir.
            “Usulden ayrılan, vuslata erişemez” hadisi şerife göre, tevhid edebine, erkanına ihtiyacımız var. İhvanda samimiyet, aşk, zevk varsa yol alır.; menzile ulaşır. Muhabbet olmasa, sohbet olmaz; sohbet olmasa da marifet olmaz.
            Bu aleme gelmekten gaye, arif olmak ve irfâniyete ulaşmaktır. İşte, o irfâniyete ulaşmak için muhabbet lazım. Muhabbetten gaye de, sonsuz şekilde sevmektir. Bu aşk ve sevgiyle irfâniyete varılır ve dolayısıyla sonuç olarak, marifete ulaşılır.
            Allah’a (C.C.) sıdk ile teslim olup yalnız O’na dayanırsak, Allah (C.C.) bize de ihsan eder inşallah.
                                                                 
                                                 Küplüce, 16 Şubat 1991

 Tasarım: Mimar Ali Soyyiğit      e-mail