NEFSİN MERTEBELERİ
Hz. Yunus Aleyhisselam “Yarabbi beni nefsin kötülüklerinden koru” diye dua ediyor.
Nefis kötülükleri emreder. Fakat, Allah’ın (C.C.) inayeti (yardımı) ile, insan korunur.
Süflî nefsin üç sıfatı vardır: Nefs-i emmare, nefs-i levvame, nefs-i mülhime. Bunlar terbiye edildikten sonra, nefs-i mutmainneye varılır.
Resulullah (S.A.V.) Efendimiz, nefs ile mücadeleyi büyük cihad kabul eder. Efendimiz (S.A.V.) Bedir harbinden dönüşte bir gurup müslümanın neşeli şekilde konuştuklarını görür. Niçin sevindiklerini sorar. Onlar da, savaştan döndüklerini, düşmanın kalabalığına rağmen onları yendiklerini, çok esir ve ganimet aldıklarını söylerler. Resulullah (S.A.V.) Efendimiz, bunun küçük harp olduğunu söylemiş. Sahabi şaşırmış: “Böyle bir harpten daha büyük harp nasıl olur” diye mukabelede bulunurlar. Resulullah (S.A.V.) şöyle cevap verir: “Afakta görünen düşmanla harp kolaydır. Nefs ile yapılacak harp ise daha büyüktür”
O görünmeyen nefistir ki, bizi Hakk’tan ayrı koyan, insaniyete, adalete karşı olan, elle tutulmayan, gözle görülmeyen nefs ile harp daha zordur. Nefs ile savaşta taş, sopa, silah kullanılmaz. Ancak Allah’a (C.C.) sığınmakla, Allah’ın (C.C.) ipine sarılmakla, tevhide sarılmakla, ruhaniyeti kuvvetlendirmekle nefs ile savaş yapılır. O zaman, nefs dayanamaz, yenilir. Fakat Resulullah’a (S.A.V.) bağlılık zayıf olursa, nefs galip gelir; vücuda sahip olur. Dilden nefs konuşur, gözden nefs görür, elden nefs tutar, kulaktan nefs duyar ve vücuda o hakim olur.
Bir hadis-i şerifte “Kabir ya cennet bahçelerinden bir bahçe, ya da cehennem çukurlarından bir çukurdur” buyrulur.
Bir bildiğimiz, mezar var; zahirde herkesin bildiği. Bir de daha yakınımızda var; o da vücudumuzdur.
Uzaktaki kabire ölüler konur. Fakat, daha oraya varmadan, yakınımızdaki kabri, yani vücudumuzu kontrol etmemiz lazım; ona bakmamız lazım. Kendi icraatımızı, yaşantımızı kontrol edersek, cennette miyiz? Yoksa, cehennemde miyiz? Anlarız.
Allah’ın (C.C.) ayetleri, Resulullah’ın (S.A.V.) hadisleri hep yakınımızdakini işaret ederler. Ayetler de iki türlüdür: Biri tenzili ayet, biri de tekvini ayet.
Tenzili ayet, inzal edilmiş, vahyedilmiş; peygamberlere indirilmiş olanlar.
Tekvini ayet ise, Allah’ın (C.C.) icad ettiği eşyalardır. Bunlar, insanlar, yedi kat sema ve yerde ne varsa hepsidir. İnsan da bir eşyadır. Fakat, eşref-i mahlukat olan bir varlık.
Bir vücudun (kabrin) cennet olabilmesi için, Allah’ı (C.C.) zikreden kalp (gönül) olması lazımdır. O zaman, dil Allah’ı (C.C.) zikrettiği gibi, göz de muhabbetle, ibretle ve hikmetle bakar. Kulak, aynı şekilde duyar. Kısaca, bütün azalar aynı şekilde hareket ederler; Allah’a (C.C.) teslimiyet olmuş olur.
Böyle olunca da, hadiseler karşısında tefekkürlü, sabırlı ve hayırlı davranılır ve böylece nefs-i mutmainneye erilir; güzel ahlâk sahibi olunur.
Allah (C.C.) Resulullah’a (S.A.V.) “Sen, büyük ahlâk sahibisin” buyurmuştur. (Kalem-4)
Biz tevhidden ne bekliyoruz? Güzel ahlâk sahibi olmayı, selamete çıkmayı, mesut ve mutlu olmayı bekliyoruz. Kısacası, insan olmayı öğrenmeye çalışıyoruz.
Ruhu şad olsun, Efendimiz Hazretleri şöyle buyuruyor:”Biz, havada uçmayı beklemiyoruz. Böyle bir beklentimiz yok. Havada sinekler de, kargalar da uçar. Biz, denizlerde yürümeyi de beklemiyoruz. Orada, yılanlar-çıyanlar da yüzer. Biz, insan olmak istiyoruz. İnsan olmazsa kişi, etrafa Zararlı olur. Ailesine, komşusuna, milletine, Zararlı olur.
Zararlı olmaktan kurtulmak için, nefsin üç kötü mertebesinden geçmek lazım. İşte, bunun için zikir yapılır.
Bazı tarikatlarda Allah’ın (C.C.) yedi esması çekilir; ardından “Allah” denilir. Biz de ise bir nefeste üç kere “Allah” denilir. Birinci “Allah” denilince nefs-i emareden, ikinci “Allah” denilince nefs-i levvameden, üçüncü “Allah” denilince de “nefs-i mülhimeden kurtulunur.
Kendimizi muhasebeye çektiğimizde, cehennem çukurunda mı, yoksa cennet bahçesinde miyiz; ortaya çıkar. Eğer, cennette isek şükretmeli; şükür namazı kılmalı; “Allah’ım bizi muhafaza et” diye dua etmeliyiz. Eğer, bunun aksini keşfedersek, bir an evvel bu halimizden kurtulmalıyız. Allah’a (C.C.) teslim olup tevbe-istiğfar etmeliyiz.
Evliyaullah, “Bizi bize bırakma. Göz açıp kapayıncaya kadar bizi nefsimize bırakma” diye dua ederler.
Allah’ı (C.C.) severek, masiva sevgisinden kopup zikretmek gerek. Tabi ki, gafletle bu olmaz.
Adamın biri, gece rüyasında, ölüm tehlikesi geçirir. Sabah uyanınca hanımından şikayetçi olduğunu söyleyerek mahkemeye başvurur. Hakim derdini sorunca, rüyasını anlatır: “Rüyamda beni öldüreceklerdi, bağırdım, yardım istedim. Hanımım bana yardım etmedi; benimle ilgilenmedi.”
Hakim Efendi: “Rüyada-uykuda iken, kimsenin feryadının duyulmadığını bilmiyor musun sen? En iyisi sen bu davadan vazgeç” diyerek adamı ikna etmiş.
İnsanın da gafletle, uykuda iken “Allah” demesi var. Bir de uyanıp, mürşidin telkini, talimi ile samimiyetle “Allah” demesi var. İşte böyle “Allah” diyene, on kere Allah (C.C.) “Lebbeyk, ya kulum” diye cevap verir.
İnsan en güzel, en mükemmel, en üstün ve en şerefli şekilde yaratılmıştır. Bir bunun kadar da en kötü, en aşağı ve en rezil durumda olabilir. Ahsen-i takvim olursa, Hazreti insandır; Hakk’ın yüzü, onun yüzünden görünür; Allah’ın (C.C.) miratıdır. (aynasıdır)
Nefsani sıfatları olursa, insan en canavar, en alçak ve en adi varlık olur.
Allah, (C.C.) bizi böyle olmaktan korusun. (Amin)
M. Niyazi Hazretleri bir hadis-i şerifi açıklarken şöyle buyurur: “İnsanlar mahşerde on surette haşrolacak; dokuzu hayvan suretinde, biri de insan sûretinde olacak. Bu hayvan suretleri domuz, maymun, köpek, kurt, yılan ve bunun gibiler…
M. Niyazi Hazretleri “Ey kardeşim, sen rüyanda domuz gördünse, o domuzu başka yerde arama; başka yere de sorma. O sende vardır. Yani sende domuzluk sıfatları olabilir. Hemen kendine gel, çok zikret, çok dua et; o sıfattan kurtul.”
Domuzluk, haram yediğine; köpeklik, başkalarına zararlı oluşuna; maymunluk, maskara oluşuna; kurtluk, vurucu, kırıcı ve kötü oluşuna işarettir.
Bu sıfatlardan kurtulunca, rüyalarda nebiler ve evliyalar görülür.
Allah (C.C.) bizi de uyandırsın; razı olduğu güzellikleri versin; muhabbetine mazhar kılsın. (Amin)
Çırçır-Alibeyköy, 21 Kasım 1992